Sanırım yarın, Nazlı'nın vicdani ret eyleminde oynadığı bir sokak oyunu sebebiyle halkı askerlikte soğutmak suçlaması davasının son mahkemesinde (11 Aralık 2012, 9:00, İzmir, Bayraklı adliyesi) elimizde olacak olan kitap. Yenikapı Tiyatrosu'ndan bazı değerli arkadaşlarım ve değer verdiğim çok sayıda insan ile birlikte tarihin masasına bu kitabı koyuyoruz. Bu kitap, bu topraklardaki vicdani ret hakkı mücadelesi sürecinde, insan hakları mücadelesinde çok sayıda sanatçı, akademisyen, yazarın bir araya geldiği çok önemli bir tarihe not düşüş; derinlikli, estetik, güçlü bir sestir. "Halkı askerlikten soğutmak" gibi bir sebeple dava açanlara, vurmaya, korkutmaya, sindirmeye çalışanlara çoğalarak, daha güçlü, daha yüksek bir sesle geri dönüşü ve bir cevabı simgeleyen böyle bir kitabın çıkışını uzaktan izlemek bile yeterince heyecan verici olacakken ve öyle olması halinde de destekleyecekken, ortaya çıkmasına emek verenlerden biri olmak ve kitapta dünyaya parıltı saçan diğer isimlerle birlikte birkaç cümle de etmiş olmak muhtemelen hayatımın geri kalanında ayrıca çok değerli bir anı olacak şahsım için de. Tabii şahsımın da orada olması geçmişindeki anılara çok değer veren ve anılarını anmayı seven biri olarak benim için sadece çok mutlu edici bir hatıra. Ama esas heyecan verici olan tablo, kitaptaki bütün isimlerin bir araya geldiğinde ortaya çıkan bütün resim. O resim çok derinlikli, çok estetik, çok güçlü oldu ve etkili de olacağına inanıyorum.
Alp Altınörs, Altan Erkekli, Altan Gördüm, Aslı Öngören, Aydın Orak, Aykan Erden, Prof. Dr. Ayşegül Yüksel, Bilge Seçkin çetinkaya,Bora Şahinkara, Erhan Gökgücü, Gamze Yılmaz, Genco Erkal, Gürol Tonbul, Hakan Kirezci, Halil Savda, Azime Halim Yazici, Haluk Isık, Harun Muratoğlu, İbrahim Yaylalı, İlkay Akkaya, İmgesu Ünal, Jehan Barbur, Kemal Oruç, Levent Üzümcü, Medine Çam, M.Nurkut İlhan, Mesut Güngör, Mesut Kara, Mustafa Demirkanlı, Prof. Dr. Nurhan Tekerek, Oğuzhan Müftüoğlu, Orçun Masatçı, Orhan Alkaya, Osman Özgüven, Prof. Dr. Özdemir Nutku, Özlem Öztürk, Ragıp Yavuz, Sadık Şahin, Sarphan Uzunoğlu, Serkan Koçak, Sevinç Eratalay, Sibel Özbudun-Temel Demirer, Şafak Pavey, Tacettin Üstündağ, Tamer Levent, Tuğrul Keskin, Tuncer Cücenoğlu, Turgay Tanülkü, Uğur Akipek, Uğur Güdük, Umur Özlüer, Yaşar Kurt, Yener Aksu, Yesra Güzel, Yücel Erten, Yunus Kara, Zafer Gecegörür, Zeynep Kaçar, Zuhal Kaya yazdı.
Ebru Sağay ve İlknur Sözündeduran fotoğraflarıyla destek verdi.
Kitapla ilgili bilgi için: yenikapi@gmail.com
10 Aralık 2012 Pazartesi
14 Kasım 2012 Çarşamba
Aşkın Bitmesi Üzerine
Bence sağlıksız bir aşk, herhangi bir aşk heyecanına ihtiyaç duyulduğunda, hızlıca hissedildiğine kanaat getirilerek başlayan aşktır örneğin. Sağlıklı olanı ise, çevredeki iç görünüş ve dış görünüş kıstaslarına göre heyecan duyulabilecek kişilerden birinin göze takılması, sonra onu birkaç ay gözlemlemek, gittikçe daha detaylı tanışmak ve sonunda artık hem dış görünüş olarak kendisine bedensel anlamda yaklaşma fikrinin hem de iç görünüş olarak ruhsal anlamda yaklaşma fikrinin heyecan vermeye başlaması ve (yakın geçmişte güzel beyinli bir arkadaşımdan öğrendiğim tanımla) birlikte bir şeyler üretmek, birlikte bir yaşam üretmek fikrinin heyecan vermesi ve bu heyecanın uçsuz bucaksız olmasıdır bence aşk. Bu yüzden aşk bitmez bence. Bir insan yaşamayı sevdiği sürece aşık olduğu insana aşık olmayı sürdürür bence. Çünkü yaşama her gün heyecanla uyanmak, uçsuz bucaksız bir maddi imkandan falan geçmiyor; bir felsefenin olması, bir amacının olması, attığın her adımın, parmağını her kıpırdatışının bir anlama kavuşması ve hayattaki genel amacına hizmet eden bir şeyler üretmek sayesinde oluyor bence mesela. Ve bir felsefesi olan insan, hayatta bir amacı olan insan, yaşamayı seven insan, kendisini heyecanlandıran kişiyle kuracağı hayatın nasıl bir hayat olduğunu bildiği için her sabah kalktığında o hayale ulaşacak hareketler, üretimler planlar ve o hayal hiçbir zaman mükemmele ulaşamayacağı için birlikte yapılması hayal edilen şeyler bitmeyecektir ve dolayısıyla o heyecan, yani aşk bitmeyecektir bence.
Bora ŞAHİNKARA
30 Eylül 2011
25 Ekim 2012 Perşembe
İyilik Üzerine
Örneğin ultra zenginin fakirlere yardım etmesi iyilik değildir. Kapitalist düzenin bu konudaki dev illüzyonlarından biri de budur. Çünkü bir ultra zengin 1000 tane de, 10.000 tane de fakir aileyi kurtarıp, sabit maaş bağlasa; kendisini ultra zengin olmasına sebep olan ve kendisi ultra zenginken karşılığında dünyada (söz gelimi) binlerce fakir olmasına sebep olan sistemi sürdürmektedir aslında. Bu sistem sürdükçe de kendisi 1000 tane fakire yardım etmiş görünecektir ve iyilik yaptığı, cennetlik bir insan olduğu düşünülecektir ama içinde bulunduğu sistem sürdükçe sürekli yeni fakirler doğacaktır. Bunun sonu bu şekilde asla gelmeyecektir ve dünyanın normali de bu değildir. Yani yığınlarca fakirin ve bir avuç zenginin olması normal değildir.. Örneğin bu örnekte esas gerçekçi iyilik, fakirliği ortadan kaldıracak sistemi ortadan kaldırmak ve eşitlikçi sistemi getirmek için çalışmaktır.
Yolda görülen bir dilenciye para vermek iyilik değildir. O dilenciyi dilenci yapan koşulu ortadan kaldırmak için benzer düşüncelere sahip, bir grup insanla gerçekçi bir çalışma yürütmek o dilenciye yapılacak iyiliktir.
'Yardım etmek' değil, 'yardımlaşmak' gerek..
Bora ŞAHİNKARA
22.06.2012
Yolda görülen bir dilenciye para vermek iyilik değildir. O dilenciyi dilenci yapan koşulu ortadan kaldırmak için benzer düşüncelere sahip, bir grup insanla gerçekçi bir çalışma yürütmek o dilenciye yapılacak iyiliktir.
'Yardım etmek' değil, 'yardımlaşmak' gerek..
Bora ŞAHİNKARA
22.06.2012
29 Şubat 2012 Çarşamba
6 Aralık 2010 - Yenigün Gazetesi Röportajı
Vicdani retçi, kil işlerinden para kazanan, tiyatro gönüllüsü kapkara uzun saçlı, uzun tırnaklı, garip sakallı Bora Şahinkara'yı tanıyor musunuz? Tanıyın şaşıracaksınız!
Hayalperest bir çocuğum ben
Kapkara uzun saçlı genç çocuk, kapkara uzun sakallı genç çocuk, kapkara boyanmış uzun tırnaklı çocuk başını önüne eğmiş plastik bir kabın içindeki kil hamurunu yoğuruyordu.
Kafasından Metallica'nın Death Magnetic müziğinin melodisi geçiyordu.
Kollarıyla parmaklarıyla yoğurdukça yoğurdu kırmızı renkli kil topağını
Kıvamına gelip gelmediğine baktı şöyle bir
Hani derler ya kulak memesi yumuşaklığına ulaştı mı diye
Bir süre sonra baktı ki kil istediği sertliğe ulaşmıştı
Metallicanın Death Magnetic de o müthiş bateri solosuyla son bulmuştu
O kapkara uzun saçlı, kapkara sakallı genç ne mi yapıyordu? Kil işleri yapıyordu
Hayalperestti kendince
Durur düşünürdü
Düşünürdü
Bakın ne yazmış hayalperest Bora Şahinkara
Ne zaman görsem
gözlerime bakıp
ellerimi tutarak
"Sonsuza dek" diyen birini
O vakit
bir süperkahraman olmak isterim
süpergücü uçmak değil de
sarılabilmek olan
gözlerinin kahverengiliğine
O kapkara uzun saçlı genç çocuk bir kenara oturup şiir de yazıyordu içinden geldiği gibi sevgi için
Uzun kapkara tırnaklı, uzun kapkara sakallı genç çocuk Yenikapı Tiyatrosunda sahneye de çıkıyordu. Ruhunu, iki kalasla anlatılan dekorlara döküyordu
O temiz yüzlü, güleç bakışlı, içinin temizliğini yansıtan aurasıyla, cin gibi izleyici gözleriyle Bora Şahinkarayı ilk defa bu yıl Özderedeki Rock-a Festivalinde tanımıştım
Bir çam ağacının altına kurduğu minicik tezgâhında Kil işleri satıyordu. Kil işleri onun yaptığı işin markasıydı
Dedim ya o plastik kabın içinde kili yoğuran genç işte bu Bora Şahinkaraydı
O yoğurduğu kil topağı onun gelir kaynağıydı
Kilden kolyeler, küpeler, kül tablaları falan yapıp satıyordu
Hepsi de Metellica içerikliydi
Hepsinin üzerinde Matellica sembolleri vardı
Underground kafası yalana dolana çalışmıyordu Boranın. İnsanların birbirini kandırmasına şaşıyordu
Onun anlayışına göre beyaz veya kara, sarı yalan olmazdı
Yalan insanlığı öldürürdü. Bakın Moröküz adlı bloğunda yalan üzerinde neler yazmış Bora Şahinkara
Ben ileride çocuğumun büyüyeceği evde çıplak tablolar asarsam çocuğun gözünün önünde sürekli insan bedenleri olacağı için ona beden masa, sandalye gibi sıradan bir şey olarak görünecektir. İnsan bedenlerini tanımak isteyeceği yaşa geldiğinde, bunu benden gizli yapmayacaktır. Çünkü zaten bunun normal bir şeyler olduğunu düşünecektir. Cinselliği yaşamak istediği yaşa gelince de ne bana Baba ben bu gece şu arkadaşımda kalacağım gibi iğrenç yalanlar söyleyecektir, ne de birilerini aldatmak gibi iğrenç oyunlar peşine düşecektir
Bence süpersin Bora
1988de, Konyada doğan Bora, Seyit Şanlı Anadolu Teknik Lisesinde, elektronik bölümünde dört sezon okuyup, diplomayı henüz alamamış. Şu anda ne yapsın? Açık öğretim ile sorumluluk derslerini verip Güzel Sanatlar Fakültesine girmeyi planlıyor
Yüksek öğrenim görse de onun kafasında askerlik diye bir kurt vardı
Takmıştı bir kere yapmayacaktı o işi
Boranın aklı fikri askerlikteydi. Kendini Vicdani retçi olarak nitelendiriyordu
Dünyadaki kendi kafasındaki gençleri, düşünürleri örnek alıyordu. Bakın Boranın kendine düstur edindiği metin şöyle. Bu öyle sıradan birinin söylediği sözler değil, tamamen Albert Einsteinin sözleri
Eğer bir adam, marşla uyum içinde yürüyebiliyorsa o değersiz bir yaratıktır. Kendisine yalnızca bir omurilik yeterli olabileceği halde, her nasılsa yanlışlıkla bir beyni olmuştur onun. Uygarlığın bu kara lekesi en kısa sürede yok edilmelidir.
Emirle gelen kahramanlıktan, bilinçsiz şiddetten, aptalca yurtseverlikten, tüm bunlardan nasıl da nefret ediyorum. Ben savaşı öylesine tiksinti verici ve aşağılayıcı buluyorum ki böyle iğrenç bir eyleme katılmaktansa kendi kendimi parçalayıp yok ederim daha iyi
Benim anlayışıma göre, sıradan bir cinayet, savaşta adam öldürmekten daha kötü değildir
Albert EİNSTEİN
İşte bu satırlar Bora Şahinkaranın yolunu anlatıyor
Ne olursa olsun askere gitmeyeceğim, silah tutmak bana yılan tutmak gibi geliyor, insan öldürmenin hiçbir özrü yoktur
Düşman dediğimiz de insandır diyor
Vicdani retçi Bora Kil işlerinin yanında tiyatroyu kendine meslek edinmiş. Yenikapı Tiyatrosunun kadrosunda gece gündüz tiyatro için çalışıyor
Orçun Masatçı abisinin elinden tutmuş, ona inanmış, onun her dediğinin tiyatroya bir katkı olarak kabul ediyor
Alsancaktaki Yenikapı Tiyatrosunun yerinin ikinci evi olduğunu söylüyor
Ağustosta Seferihisarda Orçun Masatçının öncülük yaptığı, Belediyenin desteklediği 4. Türkiye Tiyatro Buluşmasına katılmış
Gerçi bir hafta boyunca çadırda kalmışlar, temizlik ve tuvalet açısından zor günler geçirmişler ama tiyatro aşkıyla bütün çektikleri ona pamuk yataktan daha rahat gelmiş
Ne söyleşiler izlemiş, kurslar görmüş deneyimler edinmiş, kimlerle tanışmış kimlerle
Tiyatro ufku açılmış. Şimdi bir yıl sonraki buluşmayı iple çekiyor
Yenikapı Tiyatrosu bugünlerde gümbür gümbür İsyanı oynuyor
Yine bir başkaldırı var sahnede
İsyan turnelerde günler öncesinden biletleri tükenen bir oyun
İnsanlar İsyanı seyretmek için torpil bile arıyorlarmış. İsyanda Angola halkının Portekize karşı yürüttüğü bağımsızlık mücadelesi, ABD politikalarının bir halkı ve onu yönetenleri ne duruma getirdiği anlatıyor
Bizim uzun kara saçlı genç Bora bu oyunda yok ama var gücüyle Yenikapı Tiyatrosunun Ocak ayında sahneleyeceği Asiye nasıl kurtulur? adlı klasik oyunda yer alacak
Daha önce Hüznün coşkusu oyununda rol almış bizim Bora
Hüznün coşkusu da tam Yenikapı Tiyatrosunun anlayışına uygun bir oyun
Oyun, Ankaranın Altındağ İlçesinde, gecekondulardan oluşan bir mahallede, köyden kente göç edenlerin yaşadığı sıkıntıları, işsizliği ve eğitimsizliği anlatıyor. Hüznün coşkusunda Bora Şahinkara oyuna hem hüzün vermiş hem de coşku
Onun başarılarını hep alkışlayacağız inşallah
Moröküzde okuduğum ve de bayıldığım Boranın şu sözleriyle bitirelim Hayalperest çocuğun hikâyesini
Yemeyeceğin bir hayvanı
öldürmekti
senin bana karşı olan zaferin
ve "cinayet" denirdi
bunun adına
iç ülkemin duyarlı topraklarında
Geçtiğimiz yaz Özderedeki Rock-a Festivalinde Bora ile beraberiz. O, yine Kil işlerinin başında
Bora, önünde Yenikapı Tiyatrosu yazılı bir tshirt giymiş, bende de Festivalin amblemi olan bir tshirt var. Bora Şahinkara, tüm sevecenliğiyle Metallica yazılı kilden yapılmış kolye, küpe, boncuk gibi objelerini satıyor bir ağacın altında
O gün orada tanışmıştık Bora'yla.
***Tufan AKSOY
Yenigün Gazetesi
06.12.2010
Orijinal linki: http://www.gazeteyenigun.com.tr/koseyazilari/18762/kultur-tufani
Yenigün Gazetesi
06.12.2010
Orijinal linki: http://www.gazeteyenigun.com.tr/koseyazilari/18762/kultur-tufani
27 Şubat 2012 Pazartesi
Kil İşleri - Bülten 26 - 25.02.2012
KİL İŞLERİ, YENİDEN MARŞA BASTI
Bir süredir donuk durumda olan Kil İşleri, geçtiğimiz haftadan itibaren 6 kişilik bir ekiple düzenli üretimlere ve yeni tasarımlara tekrar başladı. Bu doğrultuda sipariş alımları da tekrar başladı.
MAT, ÜRETİMLERİNE BAŞLADI
Atölye Mat
Kil İşleri – İletişim
morokuz@gmail.com
0538 924 45 75
Kil İşleri nedir?
Kilden takı ve dekoratif nesneler üreten oluşumdur.
Kilden kolyeler ve küpeler elle tasarlanabildiği gibi, kolye uçlarına fotoğraf, resim, görsel baskısı yapılarak da tasarlanabiliyor. Böylelikle dünyada 1 tane bulunan, son derece kişiye özel tasarımlar elde edilebiliyor. Kilden kolyelerin fiyatları ortalama 4 Lira’dır.
Nasıl Sipariş Verebilirim?
Belirtilen e-posta adresinden veya belirtilen telefondan iletişime geçilerek, istediğiniz kilden kolyeleri, küpeleri veya istediğiniz dekoratif nesneleri belirtebilirsiniz.
Adresiniz İzmir içindeyse Alsancak’taki “Kafes Gotik Giyim”den siparişinizi alabilirsiniz. Siparişleri istediğiniz adres İzmir dışındaysa kargo aracılığıyla siparişlerinizi teslim alabilirsiniz. Eğer siparişinizin toplam ücreti 20 Lira’nın altındaysa kargo masrafı müşteri tarafından, 20 Lira ve üzerindeyse kargo masrafı Kil İşleri tarafından karşılanır.
Siparişler her hafta Pazartesi günü kargoya verilir. Yani tüm siparişler bildirildikten sonra, bir sonraki Pazartesi günü kargoya verilir. Siparişlerinizi bildirdikten sonra siparişlerinizin bittiğini size haber veriyoruz ve siz ödemeyi tercih ettiğiniz şekilde yaptıktan sonra Pazartesi günü kargoya veriyoruz. Ve kargo takip kodunu size bildiriyoruz.
Ücret ödemeyi de sipariş miktarını size vereceğimiz banka hesabına yatırma şeklinde veya PTT ile havale etme şeklinde (PTT’den havale ücreti 5 TL) yapabilirsiniz.
Kil İşleri – Sosyal Medya
Facebook Profili
Facebook sayfası
Twitter Hesabı
Kil İşleri’nin Katıldığı Etkinlikler
Rock-A 2010 (Temmuz 2010)
4. Türkiye Tiyatro Buluşması (Ağustos 2010)
6. Uluslararası Gençlik Kampı (Kil İşleri Atölyesi – 4 Gün – Ağustos 2011)
Bir süredir donuk durumda olan Kil İşleri, geçtiğimiz haftadan itibaren 6 kişilik bir ekiple düzenli üretimlere ve yeni tasarımlara tekrar başladı. Bu doğrultuda sipariş alımları da tekrar başladı.
MAT, ÜRETİMLERİNE BAŞLADI
Atölye Mat
Kil İşleri – İletişim
morokuz@gmail.com
0538 924 45 75
Kil İşleri nedir?
Kilden takı ve dekoratif nesneler üreten oluşumdur.
Kilden kolyeler ve küpeler elle tasarlanabildiği gibi, kolye uçlarına fotoğraf, resim, görsel baskısı yapılarak da tasarlanabiliyor. Böylelikle dünyada 1 tane bulunan, son derece kişiye özel tasarımlar elde edilebiliyor. Kilden kolyelerin fiyatları ortalama 4 Lira’dır.
Nasıl Sipariş Verebilirim?
Belirtilen e-posta adresinden veya belirtilen telefondan iletişime geçilerek, istediğiniz kilden kolyeleri, küpeleri veya istediğiniz dekoratif nesneleri belirtebilirsiniz.
Adresiniz İzmir içindeyse Alsancak’taki “Kafes Gotik Giyim”den siparişinizi alabilirsiniz. Siparişleri istediğiniz adres İzmir dışındaysa kargo aracılığıyla siparişlerinizi teslim alabilirsiniz. Eğer siparişinizin toplam ücreti 20 Lira’nın altındaysa kargo masrafı müşteri tarafından, 20 Lira ve üzerindeyse kargo masrafı Kil İşleri tarafından karşılanır.
Siparişler her hafta Pazartesi günü kargoya verilir. Yani tüm siparişler bildirildikten sonra, bir sonraki Pazartesi günü kargoya verilir. Siparişlerinizi bildirdikten sonra siparişlerinizin bittiğini size haber veriyoruz ve siz ödemeyi tercih ettiğiniz şekilde yaptıktan sonra Pazartesi günü kargoya veriyoruz. Ve kargo takip kodunu size bildiriyoruz.
Ücret ödemeyi de sipariş miktarını size vereceğimiz banka hesabına yatırma şeklinde veya PTT ile havale etme şeklinde (PTT’den havale ücreti 5 TL) yapabilirsiniz.
Kil İşleri – Sosyal Medya
Facebook Profili
Facebook sayfası
Twitter Hesabı
Kil İşleri’nin Katıldığı Etkinlikler
Rock-A 2010 (Temmuz 2010)
4. Türkiye Tiyatro Buluşması (Ağustos 2010)
6. Uluslararası Gençlik Kampı (Kil İşleri Atölyesi – 4 Gün – Ağustos 2011)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)