17 Şubat 2013 Pazar

Kil İşleri Bildirisi - 11 Ocak 2013

Sosyal medyadaki Şişecam İşçileri paylaşımından sonra belki bazıları düşünecek ki: "Kil İşleri'nin işçi grevleriyle, direnişiyle ne alakası var?" Bunu düşünenler, muhtemelen aynı zamanda şunu da düşünüyordur: "Bu dünyanın düzeni oturmuş, değişmesi imkansız. Daha da kötüye gidiyor hep." Hayır, modern dünyanın genel düzeni pamuk ipliğine bağlı, kitlesel dalgalanmalara bağlı; her şey ters yüz olabilir gayet. Ve işsizliği kaderi olarak algılamayıp, kendi kaderini tayin eden Şişecam İşçileri bunun en güncel, küçük ve çok önemli bir örneğidir. Bu, bir bireyin, doğduğu andan itibaren büyürken ona dayatılan bir takım şeylere "Eyvallah" demeye demeye kendisini her anlamda özgür iradesiyle şekillendirişine ne kadar da benziyor. ODTÜ'de "Eyvallah" demeyenler, Şişecam'da "Eyvallah" demeyenler, "Eyvallah" demeyen işçiler, öğrenciler, ötekiler, yoksullar, LGBT'ler, kadınlar, akademisyenler, sanatçılar, yazarlar bir araya gele gele yıkılmaz sanılan kaleleri birer birer yıkacaklar. Değişmez sanılan dünya bambaşka olacak. ODTÜ direnişi veya Şişecam direnişi gibi gelişmeler daha adil bir dünyanın haberci kıvılcımları; bireyin de özgürlüğünün teminatıdır. İsyankar kitleler olarak var olmazsan, isyankar bir birey olarak yok edilirsin bu dünyada.

O halde; doğru bulduğun, mutlu hissedeceğin, üretkenliğinin önü açacak herhangi bir alanda örgütlenmelisin. Mesela bir meslek oluşumunda, mesela bir kültür-sanat derneğinde, mesela bir tiyatro ekibinde, mesela bir takı üretim atölyesinde veya mesela bir siyasi partide, bir sendikada, bir sivil toplum örgütünde...

Şişecam İşçileri'nin direnişi Kil İşleri'ni de ilgilendiriyor, seni de ilgilendiriyor. Dünyaya daha geniş, daha geniş, daha geniş baktığında hayatının sınırlarının sadece sistemin sana sunduklarından ibaret olmadığını göreceksin.

Kil İşleri

14 Şubat 2013 Perşembe

14 Şubat Sıradan Bir Gün Değil!

Sevginizi kapitalizmin ulaşamayacağı yerlerde muhafaza etmemiz gereken gün bugün. Sıradan bir gün değil. Bir kapitalizm bayramı. Ona sıradan bir günmüş gibi davranıp da, bugün sevgilimize sadece içimizden geldiği için hediye almamalıyız, sevgilimizle özel bir şeyler yapmamalıyız. Yapacaksak, mesela ertesi güne ertelemeliyiz. Bu lanet olası kapitalizm bayramına sıradan bir gün gibi davranmamalıyız. Onu protesto etmeliyiz!

***



Ve Yenikapı Tiyatrosu ile tanışmamdan 4 ay öncesinde ilk kez yapılan bir protesto, aynı zamanda her yıl 14 Şubat'ta tiyatromun ve bizle bu konuda hemfikir olup destek veren herkesin her yıl yinelediği gurur verici bir protesto geleneğinin metni aşağıdaki şekildedir:

"Dostlar memleketin hemen her yerinde baz istasyonları, yoksul ve emekçi mahallelerine kurulmaktadır. Orada yaşayan insanların yaşam hakkı yok sayılmakta ve her adım tüketebilen bir toplumu oluşturmak yolunda atılmaktadır.

Kapitalistler aşkı, sevgiyi türlü şekillerde satmakta ve sömürmekte kendince şekilllendirmektedir. Bu satışların en büyüğü de elbetteki uydurdukları sevgililer gününde yapılmaktadır. Aşkın vefalı, şiirsel yönünü pahalı oyuncaklarla yok etmeye çalışanlar bu gün içerisinde de insanlara birbirlerine olan aşklarını en pahalı hediyeyi alarak göstermelerini isterler.

İzmir'in Buca ilçesinin Yeşilbağlar semtine 5 yıl önce takılan baz istasyonu, mahalledeki kanser vakalarının artışında büyük rol oynarken bu süre içerisinde 9 yaşındaki bir kız çocuğu Menekşe Çiçek hayatını kaybeder.

Biz Yenikapı Tiyatrosu sanatçıları olarak 14 Şubat'a girdiğimiz akşam 00.00 ile 15 Şubat akşamı 00.00 arasında telefonlarımızı kapatıyoruz. O gün bizden en önemli kazancı sağlayacağına inanan ve hatta bunun için kampanya yapan kan emici baz istasyonu sahiplerine çocuklarımızı çok sevdiğimizi hatırlatıyoruz. Dostlar gelin bu eylemliliğimizde bizi yalnız bırakmayın. 14 Şubat'ta telefonlarınızı kapatın. Ne kadar çok olursa o kadar çok zarara uğrayacaklardır. Hep beraber haykıralım; ÇOCUKLARIMIZI SEVİYORUZ VE SEVGİLİLER GÜNÜNDE TELEFONLARIMIZI KAPATIYORUZ, TÜKETMİYORUZ-TÜKETTİRMİYORUZ!

İzmir Yenikapı Tiyatrosu Sanatçıları
"


Bora ŞAHİNKARA
14.02.2013

11 Şubat 2013 Pazartesi

Imagining Argentina (Kayıp Hayatlar) Üzerine



Filmin içerisindeki küçük fantastiklik, sanki izleyiciyi sürüklemesi için samimiyetsiz bir Hollywood dokunuşu gibi algılanıp, eleştiri de alacaklardır kimi izeyenlerden ve şahsen ben de normalde sinemada fantastik öğelere pek sıcak bakmasam da, yine de bu filmi beğendim. Bu konunun anlatılabilecek çeşitli yolları vardı. Bir belgesel veya konuyla ilgili bilgiler veren bir bildiri okur gibi, estetik barındırmayıp ajit-prop bir dille insanlarda konuya ilişkin daha çok duygular üzerinden bilinçlenme etkisi yaratmak isteyen bir film de olabilirdi ama öyle anlatılmamış; değişik bir anlatım diliyle anlatılmış. Ve gerçekçilikten uzaklaştırıyormuş gibi gözüken fantastik öğelere rağmen, o lanet olası yaralıyıcı gerçeği tüm çıplaklığıyla, tüm rahatsız ediciliğiyle o görünmez olanı; popüler kültürün kör gözleri tarafından görülmeyen o Cumartesi Anneleri'ni son derece başarılı bir şekilde göstermiş, bununla bile kalmayıp o empatiyi bile, konuyla ilgili okunabilecek bir bildiriden çok daha başarılı bir şekilde kurdurabilmiş. Zaten devrimci bir sanatın anlatımının, devrimci bir bildirinin anlatımından üstünlüğünün de bu olması gerekir.


Bora ŞAHİNKARA
11 Şubat 2013