20 Şubat 2023 Pazartesi

"'Normalleşme'ye Dönmek" Üzerine

Ursula Le Guin'in Yerdeniz serisinde anlattığı gibi: Krallara güç başkaları tarafından verilir. Büyücülerin gücü kendindedir. 

Önümüzde binbir gereksinim sürmeye devam edecek ve en iyi bildiğimiz alanlara göre sistematik dayanışmaya devam edeceğiz. Bir yaşamı inşa ederken ne kadar 'işe el atan' olursak o kadar daha sağlıklı bir inşa olacak.

"Normalleşme" denilen şeye dönmeye dair bazı endişeler ve tartışmalar görüyorum. "Normalleşmeyeceğiz" politikası yerine; "Normale döneceğiz ama başka bir normale döneceğiz!" politikasına odaklanmamız gerektiğini düşünüyorum. 

"Normalleşmeyeceğiz" tipi muhalif siyasetin içerebileceği yöntem olan kederi ve öfkeyi doğalında yaşanan refleksif bir duygu olarak yaşamaktan çıkarıp, bunu sistematik bir muhalif politika hâline getirmenin ('romantik sol' sorunsalı), başka bir normale dönüşerek yaşamı yıkıntılardan yeniden ve bu sefer bir başka şekilde filizlendirmede bizi güçlü ve akıllı kılmayacağını düşünüyorum.

Otoritenin bizi kederlendirip, nesneleştirip, uyuşturarak normale döndürmesinden endişe ediyorsak bunun panzehirini kederi ve öfkeyi sürdürmek değil, özne olmayı, zaten can havliyle doğalında gelişmek zorunda kalmış olan dayanışmayı sürdürmekte aramalıyız diye düşünüyorum.

Ne kadar ihtiyacımız varsa sağlıklı yas sürecimizi yaşamak... Ve sonra... Acımızı yok saymamak. Acımızı hayatımızın kendisi hâline getirmeyi de aşma gücümüzü kendimizde bulduğumuzda acımızın etrafında 'başka bir normal mümkün' hayatını genişletmeye çalışmak. 

Bundan sonra dönülecek "başka bir 'normal'i" mümkün kılacaksak, öfkemizle sandığa gitmekten öte; günlük yaşayışımızı tahakkümsüz bir dayanışma kültürü üzerine kurgulamalıyız. Yani özne olmalıyız. Devletin bizi canhıraş ve mide bulandırıcı pasifize etme çabaları ortada... Bu otoriter yapının yıllardır başardığı gibi bizi paralize etmesine, pasifize etmesine, iletişimlerimizi kesip yalnızlaştırmasına bir daha izin vermeyip bu dayanışma aktifliğini sürdürmeli, teması sürdürmeli, 'işe el atma', 'işin bir yerinden parçası olma' duygusunu sürdürmeliyiz diye düşünüyorum. Ve tekrar ediyorum: Yöntem olarak toplumsal bir keder duygusunu her yeni güne taşıyarak, bu aktifleşme gücünü kendimizde bulamayız. Keder, -Spinoza'nın tespit ettiği gibi- dua edip oturmamızı isteyenlerin, devlete havale edip oturmamızı isteyenlerin, evde oturup ağlayarak sermayedarların kanallarında ana haber bülteni izlememezi isteyenlerin, bizim ruhumuzu parçalayarak, anksiyetelere sürükleyerek, tükenmiş hissettirerek, bizi birer nesne gibi yönetmek isteyen zalimlerin işine yaracak duygudur. Herkesin daha ilgili ve bilgili olduğu, el atabileceği sayısız sistematik küçüklü büyüklü dayanışma işi mevcut. Temas kurmalı, işe el atmalı ve 'dayanışma' denilen kültürü hayatımızın geri kalanına yaymaya odaklanmalı. Hem ancak bu şekilde geri dönmeyecek kayıplarımızı saygıyla hatırlarken ve o acının etrafında yaşamımızı tekrar genişleterek sürdürürken etiğe yakın dururuz ve gelecekte kendimizi suçlu hissetmeden gülümsemeyebiliriz gibi düşünüyorum.

Krallara güç başkaları tarafından verilir. Dayanışmacı halkların gücü ise kendindedir.

Bora Şahinkara
13-20 Şubat 2023



Çizim: Yetkin Gülmen