12 Ocak 2014 Pazar

Anadilini Ölüme Sürgün Etme

Türkiye Cumhuriyeti'nin, "ulus devlet" anlayışı üzerinden tarihi boyunca yaptığı kültürel soykırımın (ki sadece kültürel anlamda da kalmamıştır malesef) ardından bugün Anadolu'da Türkçe dışındaki birçok anadil unutulmaya doğru ilerliyor. Kil İşleri olarak, Anadolu'daki halklarının hayatın her alanındaki faşizme olduğu gibi tek dil faşizmine de karşı durması ve anadillerini, emperyalizmin, faşizmin, kapitalizmin iktidarını devireceğimiz o güzel günlere, o güzel dünyaya taşıyabilmesi için bir takım anadil yaşatma ve anadillerde üretme çalışmalarına örnek teşkil etmesi için çeşitli Anadolu dillerinde kolye tasarımları üretmeye başladık. Emperyalizmin ve faşizmin hayatın her alanındaki baskılarına inat Anadolu'daki halkları anadillerinde üretmeye çağırıyoruz. Bize dayatılan faşizmin karanlık günlerinin ardından, yeni Anadolu'da, yeni dünyada anadillerimizde yazacağımız daha çok şiir, şarkı, öykü, masal, ninni, makale var.

Kilden kolyesinin yapılmasını tavsiye edebileceğiniz çeşitli Anadolu dillerinde cümleleri morokuz@gmail.com'a bekleriz.

12.01.2014

***

Sibel Özbudun'un "Dilsel Çeşitlilik Mücadelesi Küresel Kapitalizme Karşı Olan Mücadeleye İçkindir" başlıklı makalesinden alıntı:

"(...)oysa dilbilimciler, antropologlar ve yeryüzünün kültürel çeşitliliğiyle ilgili herkes bilir ki her dil bir kültürel evreni gizler bağrında. Derinlerinde ortak bir “evrensel gramer”i paylaşıyor olabilirler, Chomsky’nin belirttiği gibi. Ama her biri, kendilerini üreten ve yaşatan halkın/halkların deneyim dağarcığını, dünyaya bakışını, sınıflandırma sistemlerini, çevrelerindeki süregenliği nasıl ayrıştırıp ve adlandırdıklarını, ama aynı zamanda masallarını, mitoslarını, tarihlerini, türkülerini barındırır. Diller olmaksızın, yeryüzü çeşitliliğinin ayırtına varmamız olanaksızdır. Örneğin ancak türkik diller bize atın “donları”nın çeşitliliği konusunda bir nosyon verebilecektir. Bu bab’da salim küçük, Gülden Sağol’un çalışmasında saptadığı 44 at donunu sıralar: ak, akçaiagca, al, ala, alaça, az, ak az, beyaz/ala beyaz, boz, ak boz, temir boz, çal, çapar, çil, çilgü, egir/eygir, kara, kır, demir kır, kızgıl, kızıl, sızılsagı, kongur, kök, kökiş, kuba, kula, kızıl kula, kuru kula, kül levünlü/kara kül levünlü, or, sarıg, sıçan tüli, sis, taz, tıg, torug, hurmayı torı, yagız, az yagız, kara yagız, yaşıl, yegren…[14]

Buna karşın, örneğin denizle içli dışlı yaşayan tahitililer yüzlerce balık tür ve çeşidini bir solukta sayabilir, dahası, insanları balık davranışları doğrultusunda sınıflandırabilirler… Kuzey kutup bölgelerinde yaşayan samiler (laponlar) ise 0-6 ay, 6 ay-1 yaş, 1-1.5 yaş, 1.5-2 yaş, 2.-2.5 yaş. vb. erkek ve dişi rengeyiklerini ayrı adlarla adlandırmaktadır. Samiler rengeyiklerini ayrıca “donları”na, boynuzlarının biçimine, ayaklarına, huylarına göre de sınıflandırırlar. Samiler yanı sıra, bizim kar deyip geçtiğimiz için de zengin bir terminolojinin sahibidirler: cahki, örneğin, “sert kartopu”nu, geardni “ince kar tabakası”nı; gaska-geardi, “kar tabakası”nı; gaska-skárta “sert kar tabakası”nı; goahpálat “karın yoğun yağıp şeylere yapıştığı kar fırtınası”nı; guoldu “rüzgârın şiddetli olmadığı ama yoğun kırağı yağdığında yerden yukarı doğru havalanan kar”ı vb. vb. tanımlar.[15]

Ya da mikronezya dillerinden Kiribati’de sayılar 66 farklı tarzda sınıflandırılabilmektedir. Veya hopi dilinde zaman, batı dillerinden çok farklı biçimde kavramsallaştırılmaktadır: Tezahür eden ve tezahür olan. İlki duyumlar aracılığıyla deneyimlenen fiziksel evreni, geçmişi ve şimdiki zamanı içerirken, ikincisi ise akılda varolanı (biaztihi kozmosu, aklı ve ‘gelecek zaman’ olarak tanımlanabilecek kipi) içerir.

Bu örnekleri sonsuz ölçüde çeşitlendirebiliriz. Ve örnekler çoğaldıkça dillerin yitip gitmesinin nasıl bir kültürel kıyım (ethnocide) olduğu daha iyi çıkar ortaya.(...)"


Sibel Özbudun'un makalesinin tamamı

Kil İşleri Facebook Sayfası