4 Şubat 2015 Çarşamba

20 Ocak 2015 - JINHA Röportajı

Röportajı 20 Ocak 2015'te Jinha'dan arkadaşım Ceren Karlıdağ ile gerçekleştirdik. Kadına şiddet meselesinde erkeklerin durması gereken nokta üzerine 3 kişiyle yapmayı planladığı bir röportaj-haber için seçtiği 3 kişiden biri ben oldum. Ceren ile olan samimiyetime de sığınarak, onun da bana düşüncelerimi en rahat ve nitelikli şekilde ifade edebileceğim şekilde bana hareket etme fırsatı verdi ve ben iyi bir konuşmacı olmadığımı ama kendimi yazarak iyi ifade edebildiğimi düşünerek röportajı gerçekleştirmede şöyle bir yöntem izledik: Ben Ceren'den konu kapsamında hazırladığı soruları bir kağıda yazmasını rica ettim. Sonra ben de o kağıdı elime alarak, sorulara sırasıyla yanıtlar yazdım. Ve en son da yazılı yanıtlarımdan yola çıkıp, cevapları kafamda iyi-kötü toparlayarak sözlü bir söyleşiye dönüştürdüğüm bir görüntü kaydı verdim.

Bunun yanı sıra düşmek istediğim bir not da şu: Ceren Karlıdağ, röportaj metninin ham halini Jin Haber Ajansı editörüne gönderdikten sonra, editörün benim ana akım televizyonun en küçük bir 'an'ıyla bile nasıl patriyarkaya hizmet ettiğine dair verdiğim örneklemeyi SGDF'den Rıdvan Coşkun'a atfetmesi de doğruculuk titizliğimden düzeltme gereği duyarak, haberin yayınlandığı metni aşağıda aynen paylaşıyorum.

Ve son bir not: Röportajın görüntülerini de anı olarak bir kenarda dursun veya bir gün araştırma yapan, sorgulamanın başlarında olan bir insana belki bir argüman versin diye Youtube'a yükleyip, bir kenara koydum. O görüntüler de işte budur:









***

Ceren Karlıdağ/ JINHA

İZMİR – “Kadına karşı şiddet erkeklikse biz erkek değiliz” diyen Fırat Şereş, Bora Şahinkara ve Rıdvan Coşkun, kadının ve erkeğin adil ve eşit bir yaşam kurması gerektiğin altını çizerek, erkeklerin kadınlara uyguladıkları şiddetin hiçbir şekilde meşru olmadığının altını çizdi.

Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) üyesi Fırat Şereş, Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF) aktivisti Rıdvan Coşkun ve Yenikapı Tiyatrosu çalışanı Bora Şahinkara geçtiğimiz yıl Kadına Karşı Yönelik Şiddetle Mücadele Günü olan 25 Kasım’da İzmir’de düzenlenen eyleme katılarak, “Kadına karşı şiddet erkeklikse biz erkek değiliz" yazılı pankart taşımıştı. Fırat, Rıdvan ve Bora, erkek şiddetinin tarihsel boyutunu anlatarak, hemcinslerinin kadınlara karşı uyguladıkları şiddeti değerlendirdi.

'Şiddetin tarihinde kapitalizm var'

Yenikapı Tiyatrosu çalışanı Bora Şahinkara, erkek şiddetinin tarihinin anaerkil sistemin bitişi ile başladığını ifade etti. Toplumların yaşamını sürdürdüğü üretim araçlarının daha çok kol kuvveti gerektirmesiyle erkeklerin konumunun değiştiğini söyleyen Bora, "Üretim araçlarının ve yönetimin erkeklerin eline geçmesiyle özel mülkiyet kavramı ortaya çıktı. Erkeklerin iktidara oturmaya başlamasıyla doğal yollarla kapitalizmle iç içe geçtiğini düşünüyorum. Bu noktadan sonra erkeklerin ve zenginlerin kendilerine altın tepside sunulan iktidarı sahiplenmesi ve korumak amacıyla yapabilecekleri şiddeti ortaya çıkarıyor" dedi. Bora, kadının ve erkeğin adil ve eşit bir yaşam kurması gerektiği ve erkeğin "ezen" taraf olduğunu kabul etmesi gerektiğini ifade etti.

'Erkekliği reddetmek erkeği de özgürleştirecek'

Sosyalist Gençlik Derneği Federasyonu (SGDF) aktivisti Rıdvan Coşkun ise, kapitalizmle doğru orantıda artan erkek iktidarının kendini korumak amacıyla şiddetle bütünleştiğini ve bu öğretilmiş olgunun erkekleri kendilerine yabancılaştırdığını ifade etti. Erkek şiddetinde yalnızca kadınların öldürülmesi, şiddete, tacize ve tecavüze uğraması olarak bakılmaması gerektiğini söyleyen Rıdvan, hayatın her alanında "erkek" zihniyetinin kadını etkilediğini ifade etti. Ana akım medyadaki kadın programlarına dikkat çeken Rıdvan, “Bu programlara katılan bir aile düşünelim. Sunucunun ev işleri ile ilgili sorduğu bir soruda kameranın hemen kadına dönmesi veya medyada erkeği güçlendiren argümanların kullanılması da bir şiddettir" dedi. Rıdvan, algılarda yaratılan toplumsal cinsiyet rollerinin de kadına uygulanan şiddeti normalleştirdiğini ifade etti. Yine bu öğretilmiş değerlerin erkeklerin özgürlüğünü de kısıtladığını dile getiren Rıdvan, "Erkek, toplumun kendine çizdiği tipolojiye uymak zorunda kalıyor. Bu masum erkek çocuklarını şiddet uygulayan erkeklere dönüştürüyor ve zincirliyor" dedi. Rıdvan, erkeklikten kurtulma mücadelesinin erkekleri özgürleştiren bir hamle olduğunu ve erkekliği reddetmenin erkeği özgürleştiren bir alanda durduğunu dile getirdi. Rıdvan son olarak "Erkekliğimizle ve tabularımızla yüzleşeceğimiz her türlü eylemi önümüze koymalıyız" dedi.

‘Kadınlar Rojava’da destan yazıyor’

"Kadına karşı şiddet erkeklikse biz erkek değiliz" sloganının toplumsal cinsiyetin ayrıştırıcı özelliklerine karşı yapılan eylemlilikler olduğunu söyleyen ESP'li Fırat Şereş de, bunun erk zihniyetine karşı başlatılmış bir cephe olduğunu dile getirdi. Bunun yaşamda karşılığı olan somut bir olgu olması için mücadele ettiklerini kaydeden Fırat, "Kadın özgürlük mücadelesi bugün en üst seviyede. Bundan 30 yıl önce feodal bağların hapsettiği kadınlar bugün Rojava'da destan yazıyor. Biz de erkekliğimizi reddederek bu mücadeleyi sahiplenmeliyiz" diye konuştu. “Kadın özgürlük mücadelesinin açtığı kulvarda erkeklerin durması gereken yer ‘Kadına karşı şiddet erkeklikse biz erkek değiliz’ sloganıdır” şeklinde konuştu. Fırat, erkeklik tarifini yıkarak, mücadelenin öznesi olmak istediklerini dile getirdi.

'Erkek kendisiyle yüzleşmeli'

Erkeklerin kadınlara uyguladıkları şiddetin hiçbir şekilde meşru olmadığının altını çizen Fırat, bunun sistemin bir problemi olarak ele alınması gerektiğini söyledi. Sistem tarafından hapsedilen, mağdur edilen, işsizlik sorunu yaşayan erkeğin sisteme gösteremediği öfkesini kadından çıkardığını dile getiren Fırat, "Öfkeyi sisteme kanalize etmek gerek, bunun yolu da her alanda örgütlenmekten geçer" dedi. Şiddet ve istismarın en ağır biçiminden en hafifine kadar ele alınması gerektiğini kaydetti.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder