4 Şubat 2015 Çarşamba

[OKUMA] - Alp Altınörs - "Ya HDP'yle Demokrasi Ya AKP'yle Milli Şeflik" - 04-02-2015

Cumhurbaşkanı Erdoğan, kendisi için özel hazırlanan bir programla, TRT ekranlarından seçim hedeflerini açıkladı: 2015 seçimlerinde hedefi, Bakanlar Kurulu'nu ve Başbakanlığı tasfiye etmek, bütün otoriteyi ellerinde toplamak. Kendisi için tasarladığı Başkanlık makamı, her türlü denetimden muaf ve siyasi sorumluluktan azade olacağı gibi, pratikte yargılanamaz olacak. Bunun adı, Milli Şeflik Sistemi olabilir ancak. Erdoğan Diktatörlüğünün demokrasiye olan mesafesi, mevcut 12 Eylül rejiminden bile daha fazla olacaktır. Ya da, Erdoğan'ın arzuladığı mutlak iktidar, 12 Eylülcü faşist rejimin bağrında halk mücadeleleriyle açılan çatlakların sıvanması ve zorbalığın tırmanması anlamını taşıyacaktır. Bu, tek parti iktidarına, 1930'lara geri dönüş demektir

Erdoğan kendi etrafında bir cunta kurarak ülkeyi kişisel diktatörlüğü altında yönetmek istiyor. Hiç kuşkusuz Erdoğan'ın ellerinde yoğunlaşan otorite, Türk milliyetçiliğinin, erkek egemenliğinin, kapitalist sömürünün, doğa talanının yoğunlaşması anlamına gelecektir. Metal grevinin Erdoğan imzasıyla yasaklanması bunun ilk sinyalidir.

Resmi sıfatı Cumhurbaşkanı olan Erdoğan'ın seçimlerde taraf tutması, anayasa tarafından yasaklanmış durumda. Ama o bunu takmıyor. Tıpkı yaptırdığı kaçak saray hakkında mahkemelerin verdiği durdurma kararını takmadığı gibi. Yetkilerini kısıtlayacak, kendisinden hesap sorulmasını sağlayacak hiçbir mekanizma istemiyor. Ne gücünü dengeleyecek bir Meclis, ne yargı denetimi, ne halkın demokratik örgütlenme ve gösteriler yoluyla hakkını araması.

Erdoğan 19 Ocak'ta hükümeti Beştepe'de toplayarak Davutoğlu'nun göstermelik Başbakanlığını bir kenara itti. 29 Ocak'ta TRT'de yaptığı konuşmayla, AKP'nin seçim stratejisini belirleyerek bu kez de AKP Genel Başkanlığını fiilen Davutoğlu'nun elinden aldı. Milletvekili aday listesinin belirlenmesinde de farklı bir tablo yaşanmayacaktır. Dolayısıyla:

a) AKP'nin 2015 seçimlerindeki hedefi 276 milletvekili çıkartarak Bakanlar Kurulu oluşturmak değildir. Erdoğan'ın açıkça ifade ettiği üzere "En az 330'u yakalamak" ve anayasayı değiştirmektir.

b) AKP'nin 330'u bulması, kendi anayasasını yaparak Erdoğan diktatörlüğünü kurmak için referanduma gitmesi demektir. Böylece sadece müzakere süreci değil, genel anlamda her türlü toplumsal diyalog süreci bıçakla kesilecektir. 2013 Gezi Direnişiyle hızı kesilen neoliberal program tüm hızıyla yeniden uygulamaya konulacaktır.

c) Yani AKP'nin bu seçimde 330'u bulmasını engellemeyen hiçbir strateji başarılı sayılamaz. CHP ve MHP, Erdoğan'ın bu hücumu karşısında hazırlıksızdır.

MHP seçmeni zaten bir "Güçlü Adam"ın devletin başı olması fikrine yapısal olarak yatkındır. Erdoğan'ın bu hamlesinde Türk devlet geleneklerinin Hakan-Sultan-Padişah tipolojisine geri dönüşü görmekte, içten içe desteklemektedir. Bu destek CB seçimlerinde açıkça görülmüştü.

CHP seçmeni ise Erdoğan diktatörlüğüne gidişi büyük bir kaygıyla izlemekte, ancak CHP'nin giderek etkisizleşen muhalefeti nedeniyle çaresizlik duygusunu yaşamaktadır. CHP MYK'sı da "AKP'ye karşı etkili muhalefet" için kararlar alacağına, "HDP'ye karşı mücadele" kararı alarak yeni bir hayal kırıklığına neden olmaktadır. Neticede, 2015 seçimlerinde her iki parti de muhtemelen yerlerinde sayacaktır.

Şu anda, Erdoğan'ın bu diktatoryal yöneliminin karşısında demokratik bir programla gerçek bir seçeneği somut olarak ören sadece HDP olmaktadır.

HDP'nin seçimlere parti olarak girmesi ve %10 barajını aşması;

a) 12 Eylül rejiminin getirdiği %10 seçim barajını ortadan kaldıracaktır,

b) AKP'nin baraj sayesinde bedavadan kazandığı vekillikleri ondan geri alarak AKP'yi 330'un altına itecektir. AKP'nin kendi başına anayasa yaparak 12 Eylül rejimini derinleştirme yöneliminin önünü kesecektir,

c) Müzakere sürecinin kurumsallaşmasını ve AKP iktidarının iki dudağı arasından kurtarılmasını sağlayacaktır. Böylece bütün toplumsal kesimlerin müzakere sürecine katılım imkanları da artacaktır,

d) Meclis'te bir sosyal muhalefet grubu oluşturarak, neoliberal program karşısında emekçilerin sosyal taleplerini yükseltecek, böylece gerçek bir solun gelişiminin önünü açacaktır.

HDP'ye iyi niyetle "bari bağımsızla girip 20-30 vekille de olsa Meclis'te kalın" önerisi yapanlar, AKP 330'u bulduğunda Meclis'in göstermelik bir kuruma dönüşeceğini öngörememektedir. Erdoğan da "masada yeriniz kalmaz" diyerek HDP'yi bu yöne itmeye çalışmaktadır.

2015 seçimlerinde iki program yarışacaktır: Bir yanda Erdoğan'ın fiili liderliği altındaki AKP'nin 12 Eylül rejimini bir Erdoğan diktatörlüğüne dönüştürme programı, diğer yanda HDP'nin barajları yıkarak demokrasinin alanını genişletme programı.

ALP ALTINÖRS
İlk yayınlandığı mecra: Etkin Haber Ajansı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder