10 Mart 2024 Pazar

4 Mart 2024 KODA Konseri Üzerine

Konser günü öğleden sonrası saatlerinde, o gün akşam sahneye çıkacak Karşıyaka Oda Orkestrası (KODA) müzisyenlerinden arkadaşım Gökçe Bahar Oytun'un aramasıyla telefonum heyecanla çaldı. (Her seferinde aynı çalan telefon zil sesi nasıl bu sefer 'heyecanla' çalabilir diye soracak olursanız, onu 'telefon acı acı çalıyordu...' diye betimleme yapanlara sorun. Bir telefon acı acı çalabiliyorsa demek ki yeri geldiğinde heyecanla da çalabilir.) Akşamında konseri olan bir arkadaşımı normalde benim aramam gerekse "Bugün konseri var. Akşama odaklıdır. Aramayayım" diye mümkün olduğunca bundan kaçınacakken, Sevgili Gökçe'nin gün içinde bana beş dakikasını ayırıp, bu konserin çok keyifli olacağını, gelebiliyorsam kaçırmamam gerektiğini, hatta sert müzik hayranı olan beni yakalamak için özenle mi seçtiğini bilmediğim bir benzetme ile barok döneminin 'rock star'ları gibi isimlerden bir seçki olduğunu, şefin bolca eserlerin hikâyelerini anlattığını özenle anlatarak beni heyecanla bu konsere davet etmesi beni çok mutlu etti. Ben ise bir önceki KODA konserini izlemiş, bugünlerde de biraz işlerimin yoğunlaşması sebebiyle konser duyurusunu görmüş ama 'bu akşam çalışmama yoğunlaşayım' diye bir karar vermişken, bu konseri Gökçe'nin özellikle telefon etmesi sayesinde mutlaka izlemeye karar vererek, karşı taraftan vapura binip Bostanlı Hikmet Şimşek Kültür Merkezi'nin yolunu tuttum. 

Vapurla gelirken barok dönemde kimler varmış diye baktığımda Vivaldi, Bach, Handel gibi tanıdığım ve çok beğendiğim isimleri de görüp, keşke en bilinen en sevdiğim eserlerini çalsalar, bu eserleri sahnede canlı izlemiş olsam ne güzel olur diye içimden geçirmiştim konser öncesinde.

Gökçe Bahar ile tanıştığımız Mart 2023'ten itibaren geçtiğimiz sezon 4 kez izlediğim KODA konserlerinden sonra, bu sezon da bu konser hariç iki kez daha izlemiştim ve sanki bu sezon KODA konserleri artık daha da kalabalık bir seyirci kitlesine çaldığını, her konserde neredeyse veya tamamen kapalı gişe (sold out) olmaya başladığını gözlemliyorum. Artık yaklaşık 45 dakika - 1 saat öncesinden kültür merkezi binasında olmamanız hâlinde salona zar zor girip, en keyifsiz açılardaki koltuklara mecbur kalabilirsiniz. Gözlemlediğim kadarıyla orada oturmuş bir kültürün sürmesine işini en güzel şekilde yaparak katkı sağlayan KODA, Karşıyaka'da -hele ki klasik müzik için önemli sayılacak bir sayıda- bir kitle tarafında çok seviliyor.

KODA konserlerinde daha önce iki kez İbrahim Yazıcı'nın şefliğinde gözlemlediğim 'eserlere dair notlar anlatma' sunumlarını, içerisinde şarkı sözü ve hatta başlıklarında bile pek çok kez bir tema ismi barındırmayan klasik müzik eserlerinde çok önemsiyorum. Şefin eserlere dair anekdotlar anlattığı konuşmaları bolca yapmasının parçaların bağlamlarını bilerek ve daha iyi bağ kurarak dinlememizi sağladığını düşünüyorum ve bundan büyük zevk alıyor ve önemsiyorum. Bunu daha önce gördüğüm tek örnek İbrahim Yazıcı iken 70 yaşındaki İngiliz şef Howard Arman'ın eserlere dair konuşma eylemini bir başka güzel tatta sergilediğini gördüm. Programda küçük bir değişiklikle Georg Muffatt'ı öne alarak konsere başlarlarken Howard Arman'ın iyi bir mizah da içeren, yer yer teatral ses tonu kullanımları da içeren çok kuvvetli hitabetinin yanı sıra çevirilerini salona ileten KODA'nın kemancıları arasında genellikle seyirciye göre sol tarafta seyirciye en yakın kısımda görmeye alışık olduğumuz Deniz Toygür'ün de bir o kadar neşeli çevirmenlik performansı ile iyi müzik dinlemenin yanı sıra çokça güldüğümüz bir akşamı da yaşamış olduk.

Parçaların bağlamını bilerek dinlemenin verdiği keyfi zaten yaşıyorken Howard Arman'ın sunumu bana o kadar ilginç ve nitelikli geldi ki konser dinleme deneyiminin yanı sıra kendimi aynı zamanda bir workshop'ta (müzik atölyesi, müzik dersi) gibi de hissettim. En aklımda kalan eser sunumu Heinrich Ignaz Franz von Biber'den "Battalia"nınkiydi. Tıpkı bir eseri analiz ettiğimiz müzik dersi veya bir 'workshop' içindeymişiz gibi, eserin her bölümünün arasında durdurup, sıradaki bölümünün hangi resmi betimlediğini anlatarak ilerlemesi benim hayatımda ilk kez gördüğüm bir stildi. Aklımda en çok kalan sunum olan Battalia'nın sunumunun nasıl ilerlediğini şöyle anlatmaya çalışayım: Battalia'nın genel olarak temasının ne olduğundan ve bestecinin eserin her bölümünü kafasında resim resim canlandırdığını ifade ettikten sonra parçanın ilk bölümünün günün sabah saatlerini betimlediğini ve tavuk seslerini betimleyen figürden bir örneği bir enstürmaniste kısaca çaldırmasının ardından ilk bölüm çalındı. Bölüm arasında müzik durdu ve sıradaki bölümü anlatan konuşma başladı. Şarkı söyleyen askerler betimleniyordu. Askerler birer müzisyen olmadıkları için kulağa özellikle kakafonik geleceğini, enstrümanistlerin yanlış çaldığını zannetmememiz gerektiği konusunda bizi uyardı. Ve bölüm çalınırken o an geldiğinde kulaklarını tıkadığı jestleriyle uyumsuz sesli bölüm hakkında küçük bir espri yapmayı da ihmal etmedi. Bu bölüm bittiğinde yine müzik durdu ve konuşma başladı. Sıradaki bölüm askerleri uğurlayan kadınların üzüntülü konuşmalarını, hallerini tiz sesli partisyonlar betimleyecekti. Ondaki sonraki bölümde savaş ve top sesleri.. Yine bölüm öncesinde bir-iki örnek top sesinin kontrbasın nasıl betimlediğinin örneğini çaldırdı. Ben bir dinleyici olarak keyiften eriyordum koltukta.

Purcell'den "The Fairy Queen", Handel'den "Alcina"nın bale müziği bölümü, Warlock'tan "Capriol Suite" şeklinde ilerleyen konser seçkisinde her eserin açıklanması "Battalia"da olduğu gibi bölüm bölüm şeklinde olmasa da eser başlarındaki bir saniye bile sıkılmadığımız konuşmalarla devam etti. 

Battalia'daki bölümleri kese kese yapılan sunum şeklinden öyle etkilendim ki; acaba bunu, belki en azından özel bazı etkinliklerde nadiren yapmak üzere, Gökçe Bahar Oytun'un da çello partisyonunu kaydettiği "Mülteci" isimli, 10 dakika süren ve enstrümantal bölümleriyle kafamda resimler çizdiğim bir parçamın canlı performansında ben de ilk 5 dakika süren sözlü kısmı bittikten sonra parçayı durdurup, sıradaki 5 dakikalık enstrümantal outro'sunun bölüm bölüm neleri anlattığını anlatıp çalmaya öyle devam etme işini uygulayabilir miyim bizim olası konserlerimizde diye düşündüm.. Progresif hard rock türünde bir eserin canlı performansı için 'progresif' kelimesinin hakkını verecek bir hareket olabilirdi sanırım hard rock kültürü içinde.



Beni telefonla arayıp çağıran Sevgili Gökçe Bahar; onun sayesinde takibe aldığım Karşıyaka Oda Orkestrası; İzmir'e ilk kez misafir olan Şef Howard Arman sayesinde ilham verici müzikal bir deneyim daha yaşadığım için teşekkür ediyorum.

Konserin sonundaki bis gibi ben de biste Caprion Suite'in (tabii ilk dinlemenin verdiği izlenimle ancak) en sevmiş olduğum bölümü olan en son bölümünün biste tekrar çalınmasından aldığım keyfi not düşerek söyleyeceklerimi bitireyim.



Bora ŞAHİNKARA
10 Mart 2024



  









Fotoğraflar: @gunlukkarsiyaka



Setlist.fm'de 4 Mart 2024 KODA Konseri: https://www.setlist.fm/setlist/karyaka-oda-orkestras/2024/hikmet-imek-sanat-merkezi-karyaka-turkey-4baa9b22.html

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder