7 Şubat 2024 Çarşamba

Etikten Vazgeçmeden Sorumluluğun Yükünü Yönetmek

Alsancak çimlerde yürüyorken bir kediye zarar vermeye çalışan birini görsek onu derhâl engellemeye çalışacakken, sahil kenarı boyunca oltalarıyla balık avlayanları neden engellemeye çalışmıyoruz -bu çok normalmiş gibi-, diye sorgulamıştı bir arkadaşım. Acaba biz etik konusunda kendimizi olduğumuzdan daha iyi sanan ikiyüzlüler miyiz, anlamında sorguluyordu.

İçgüdüsel olarak kendimize fiziksel olarak daha benzeyen canlılarla daha güçlü duygusal empati kurarız. Kedi, köpek gibi bir canlıya zarar verilecek olsa bunun bize olacak bedelini çok düşünmeden engelleme (veya hayvan adına savunma, bir nevi vekaleten özsavunma) eylemine girişecekken yürüyüş yolumuzda toplumsal yaşamda son derece yabancılaşılmış, kabul görmüş ve kanıksanmış bir eylem olarak, çok sayıda insanı her gün düzenli olarak balık avlarken gördüğümüzde yapılan öldürme girişimi ve katliamların farkında olsak da bir önceki örnekteki gibi duygu yoğunluğu ile bunu durdurma girişimini önleyen şeyin öncelikle bize daha az benzeyen bir tür olmasının bizde daha az duygusal etki bırakıyor olması olduğunu düşünüyorum. Duygu azaldığında daha da yükselen akılcı düşünme becerimiz ise bu denli kanıksanmış bir rutin olarak öldürülmeleri konusunun anlık bir çıldırışın doğrudan eylemi ile kendimize bedel ödeterek yapacağımız radikal bir engelleme girişiminin tüm türler için daha özgür bir dünya adına yeterince iyi bir fikir olmayabileceğini düşünüyor olabilir.

Elbette ki yüzümüzü kapatmak, kolluk kuvvetlerini ömrümüzün geri kalanı boyunca atlatabilmek gibi gerekli önlemleri almış bir şekilde bir eylem planlayabiliyorsak bir balığın hayatını kurtarmak bile bir balığın hayatını kurtarır ve de bu eylemin bilgisi duyurulabildiği ölçüde başkalarına da ilham olabilir.

Peki Alsancak çimlerde dolanmakta olan bizler, yeterince çabaladığımızda bunu organize etmeye muktedir isek ve bunun için çaba göstermiyorsak yeterince etik miyizdir?

Hayatta etik olarak kalmaya çabaladığımız sürece yaşadığımız her saniye (hayatta kalışımız) daha etik bir dünya için kazanım olacaktır diye düşünürüm. Hayatta kalışımızı sağlıklı bir şekilde sürdürmek için (ve sadece yapmamız gerekeni yaparak yaşamaya çabaladığımızdan ötürü daha etik bir dünyaya kazanım olabilmek için) bir 'denge'yi sürdürmenin de hep yolunu-yöntemlerini düşünerek, oturtmaya çalışarak devam etmemiz gerekir.

Kendimizi gerçekleştirme yönünde sonuna kadar çabalamanın, özgür bir dünya adına hayatta yapabileceğimiz en iyi toplumsal siyasetlerden biri; belki de birincisi olduğunu düşünürüm.

Kendimizi bu evrene ifade etmek adına neyi istediğimizi, kendimizi ifade etmek adına hangi türden bir hikâye yazmamız gerektiğini bulmayı başarmak, başarmamız gereken ilk büyük başarı belki de.

Bunu başardıktan sonra 'özgür ve etik olmaya çabalamak' arka planda çalışan basit ve büyük bir sorumluluğumuzken, ön planda da kendimizi gerçekleştirmek ve (etikten kopmadan ve tutkuyla) hikâyenin sürekli devamını merak etmek için buna odaklanmış; kendini gerçekleştirmiş OLMAMAYI hayal bile edemeyen türden bir inatla çaba içerisinde; olması gereken tüm koşulları hesap etmeyi ve oldurmayı öğrenmek, bu yoldan inatla ayrılmamak içinde bulunduğumuz modern dünya sisteminde çoğu zaman tumturaklı bir özgürlük mücadelesine de eşdeğer oluyor.

Sahaya çıkmış 11 kişilik bir futbol takımında en iyi ve en neşeyle oynayacağımız pozisyonu öğrendikten ve o pozisyonda sahaya çıkmayı başardıktan sonra artık gerisi kolektif olmayı becermesini umacağımız bir takım oyununa bağlıdır.

Kendi pozisyonumuzda kendimizi gerçekleştirmek konusunda Lionel Messi gibi de olsak, kolektif oynayamayan bir takım içinde hem bireysel yaşam sevinci ve ulaşma hakkımız olan özgürlüğümüz anlamında tutkumuz doğrultusunda potansiyelimiz kadar hikâyemizi yazamaz, öğrenemez ve bunu gerçekleştirememenin acısını yaşarız; hem de toplumsal özgürlük anlamında bir ilerleme, her canlının en temel olarak hak ettiği özgürlüklerin kazanımını değil sağlamayı; hayal bile edebilmeye toplum olarak uzak kalırız.

Yavaştan sözü sadede yaklaştırmaya başlamak gerekirse... Bizim kendimizi gerçekleştirebildiğimiz ve harika olduğumuz pozisyonlar elbette sınırlı olacaktır. Herkes kendini gerçekleştirmek için çabaladığında, o balıkları kurtarmak için yapılabilecek küçük veya büyük herhangi bir eylem veya sistematik uzun vadeli bir mücadele organizasyonunu veya başka türden çeşitli çabaları göstermeye daha muktedir insanlar kendiliğinden belirecektir. Onlar forvette iyi olabilir, biz defansta. Önemli olan hepimizi özgürleştirecek takım başarısını (kolektif yapabilme-edebilme gücünü -ki bunun başarısı bireysel yapabilme-edebilme gücünü de yükseltir-) elde edebilmek için onla iyi paslaşabilmek. Kendimizden her mevkide harika oynamayı beklememeliyiz. Beklentimiz ve bir çabamız da şu olabilir: Her mevkide yeterince insan olması için insanları etik bir dünya görüşü eşliğinde kendini ifade edişini gerçekleştirme çabasını ömrü boyunca sürdürmeye teşvik etmek, ilham olmak; kendilerini gerçekleştirmeleri için çabalamak ve saire... Bunu yapmak yerine, insanları buna teşvik etmek yerine tek başımıza her pozisyonda en iyisini yapmaya çabalamaya girişmemiz en etik ve en faydalı tercih değil. Sonuç olarak kedi-köpeğe şiddet olunca derhâl durdurmak için koşacakken, oltasını denize atmış insanlara bir şey yapmayan bizler; muhtemelen etik konusunda ikiyüzlü değiliz.

***

2010'lu yılların başlarında, 'tiki-taka' adıyla anılan kolektif futbol felsefesi konusunda Johann Cruyff'tan aldığı ilhamla takımını oynatan teknik direktör Joseph Guardiola'nın dönemindeki Barcelona futbol kulübü altın yıllarında belki de dünyanın ana akım futbol tarihinde gelmiş geçmiş en iyi takım futbolunu oynamıştı birkaç yıl. Bu yazıdaki analojiyi yapmamı sağlayan, belki de analitik düşünme becerimi geliştiren bir örnekti. "Kendini gerçekleştirme çabası" denilen şeyi bence kimse hafife almasın. Top sektirerek, çello çalarak, sokaktaki yürüyüşünüzle veya kendinizi gerçekleştirme tutkusuyla yaptığınız belki basit bir rutininizle bir şeylere ilham olabilirsiniz.


Bora Şahinkara
7 Şubat 2024 




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder